Türkay Ürkmez

Nereden Başlasak, Nasıl Yapsak?

İnsanın hayallerini gerçekleştirmesini sağlayan veya onları engelleyen o kadar çok parametre var ki. Elinde olan karmakarışık birçok sonuçtan tek bir nedene ulaşmaya çalışmak çoğu zaman çok yorucu ve zordur. Fakat üzerinde durup düşünülmesi gereken bir başka şey daha var. O nedeni bulmak gerçekten gerekli mi? Birçoğumuz, doğal bir gözlem yeteneğine sahibiz. Etrafımızda olan bir olayı ya da nesneyi, – eğer merak ediyorsak – en ince detayına inerek anlamayı tercih ederiz. Söz konusu kendi kişisel hedeflerimiz ise ve bu hedefe doğru adım atıyorken tıkandığımızı hissediyorsak, gerçekten de bunun nedenine bakmak zorunda mıyız?

Yoksa bu bir, öğrenilmiş çaresizlik sendromu mudur? Tam ileri doğru adım atmak gerekirken, “neden adım atamıyorum” sorusu, zaman kaybı mıdır?

Gerçekleştirmek ve deneyimlemek için yanıp tutuştuğumuz bütün hayallerin, odaklanma ve çaba gerektirdiğini hepimiz biliyoruz. Öyleyse neden bunu yapmak yerine, “acaba neden yapamıyorum” veya “nereden başlasam” soruları ile kendimizi meşgul ediyoruz? Kendimizi rahatlatabilmek için milyonlarca metafor üretmemiz mümkün. Örneğin; bir noktadan bir başka noktaya gitmek için her zaman düz bir yolun olmadığını, yokuşlarla ve dönemeçlerle karşılaşmamızın mümkün olduğunu biliyoruz. Ya da tam tersinin.

Her ne kadar bunun farkında olsak da, “gerçekçilik” hastalığının pençesinde bulabiliyoruz kendimizi. Gerçekçilik ve kötümserlik, o kadar iç içe geçiyor ki yaşantının içinde, birbirleriyle fena halde karışıyorlar. O zaman gerçek; soğuk, katı ve negatif bir biçimde çıkıyor karşımıza. Oysa aynı gerçekliğin içinde, elde edilmiş hayaller olduğunu biliyoruz. Sanatın ta kendisi örneğin… Tüm ruhunuzu saran inanılmaz melodiler, bir zamanlar bir bestecinin kafasının içindeydi ve ondan başka hiç kimse bunu duyamıyordu. Bunu duyurmaya karar verdiğinde, hayalini tüm evrene haykırmaya karar verdiğinde; notaları alfabe olarak kullanıp kağıda döktüğünde gerçeğe dönüşüverdi hepsi!

Hayat! Koşullara uyum sağlayarak istenilenin elde edilebileceği bir serüvendir. Koşulları yıkmak, yeniden düzenlemek gerektirmeksizin, var olana bakış açısını değiştirerek hedefe ulaşmak mümkün. Hadi dürüst olalım; bu dünya, çocukluğumuzdaki dünya ile aynı. Sadece artık biz çocuk değiliz. Aldığımız kararlar yetişkin kararları. Kararların hedefleri artık eğlenmek değil, hayatta kalmak.

Bu mu yaşamak istediğiniz gerçek dünya? Asık suratlı, yaptığından memnun olamayan, kendine ya da başkasına faydası olmayan minik oyunları kazanmaktan zevk alan biri mi olmak istiyorsunuz? Başkalarının veya sistemin belirlediği sınırların içinde hapsolmak mı tercihiniz?

Aslolan, içinde bulunduğunuz andır. Bir sonraki anı belirleyicisidir. Bir sonraki adımın tamamlayıcısıdır ve GEÇİCİDİR! Şimdi kalk ve ne yapman gerekiyorsa onu yap! Bir an için evrende, kendinden başka hiçbir engelin olmadığını düşün. Tembel bir şekilde artık değiştiremeyeceğin ve yolunu zaten çizmiş olan geçmişe takılıp kalır mıydın? Yoksa sonsuzluğun önünde uzanıp gitmesini fırsat bilerek, olmak istediğin bireye dönüşmek için her fırsatı değerlendirir miydin? Hayallerini senden başka hiç kimsenin gerçekleştiremeyeceğini anla artık!

Hiçbir şey için geç değil! Başlamak için sen olmanın dışında hiçbir ön koşul yok. Sınırsız, engelsiz ve hükmedebileceğin, sadece sana ait bir pencereden bakıyorsun hayata. Şimdi ve sonsuza kadar da bu böyle olacak. Yeter ki bak o pencereden, bak ve aklından geçen notaları haykır!

Karmaşıklaştırma, basitleştir! Basitleştirdikçe özgürleşeceksin. Özgürleştikçe üreteceksin. Ürettikçe, eğleneceksin!

Aldığın her nefeste, yeniden doğduğunu unutma ve artık kendini durdurma. Şimdi yanında akan zamanla birlikte yürümeye başla. Arkana hiç bakmadan…