Okyanustaki mesaj şişesi
Günaydın!
Şu an saat kaç olursa olsun ve siz nerede olursanız olun, günaydın! Çünkü şu an tam olarak uyandığınız an. Ya da en azından benim öyle. Aslına bakarsanız bu blog yazısı, şimdiye dek yazdıklarımdan çok daha farklı olacak. Hoş gerçi bunu, ilk girişten anlamışsınızdır zaten.
Sizi daha fazla meraklandırmak istemiyorum. Siz de bu yazıyı okurken bir enerji hissediyor musunuz? Şahsen ben yazarken bir enerji sağanağı hissediyorum. Bu enerjinin muhtemel sebebi kendi adıma yeni bir karar almak üzere olduğum.
Öncelikle kendimden kısaca bahsetmek istiyorum. Aslında kendimi iki kelime ile tanıtacak olsam, “düşünen adam” olduğumu söylerdim. Yo, bunu lütfen ukalalık olarak görmeyin. “İyi düşünen” demiyorum dikkat edin, yalnızca “düşünen” adam diyorum. Bu tanımın içinde elbette sorgulamak da var hem de en şüpheci şekliyle. Fakat hepsi de sadece anlamak için. Hayatın tüm detaylarından bütününe ulaşmak için en geçerli yol buydu benim için.
Bilirsiniz ki yoğun bir şekilde düşünürken zaman çok hızlı geçer. Bu bazen harika bir durumdur. Bazen de insanı pişman eden bir süreç. Bu iki farklı algılama biçiminin altında yatan başlıca sebep, eyleme geçme ihtimalidir. Şöyle de söyleyebiliriz: hayal mi kurdunuz, yoksa gerçekleştirilebilir bir hedef mi buldunuz? Gerçek ise bunu asla bilemeyeceğimizdir.
İsterseniz biraz daha somut gidelim. Şimdiye dek bu blogda, genellikle (aslında hep) yazılıma ilişkin teknik bilgiler sundum size. “Profesyonel” uzmanlığımdan elde ettiğim bilgileri aktardım size naçizane. Ancak, kendi hayallerimi, ideallerimi ve düşlerimi hiç ama hiç anlatmadım.
Oysa kafamın içinde öyle şeyler var ki… Sanki eyleme geçirilirse, bütün dünya değişecek ve evrimleşecekmiş gibi geliyor. Eminim bu yazıyı okuyan bazı arkadaşlarımın da başlarına geliyordur bu. Bu tarz bir düşünceyi test etmenin tek yolu nedir peki? Bana, yegane yol “denemek” ve “fikri yaymak”mış gibi geliyor.
Evet. Sanırım anladınız. Size bir hayalimi paylaşmak istiyor ve sizden de sadece yorum bekliyorum. Böylece, testin ilk aşaması gerçekleşmiş olacak.
Hayalime geçelim. Bu gün, yaşadığımız dünyada hayatta kalabilmek için para kazanmamız gerekiyor. Bunun için de, günün (güneşin olduğu zamanların) tamamını çalışarak geçiriyorsunuz. Üstelik bu durum sürekli tekrarlanıyor. Bir süre sonra da asla dinlenemeyeceğiniz bir pozisyona geliyorsunuz. İşte o zaman beklentisizlik, bıkkınlık, motivasyon düşüklüğü yani kısaca “depresyon” ile tanışıyorsunuz.
Peki, bu depresyon ile karşılaşmamak için ne yapmalıyız? Çalışırken gerçekten keyif alabileceğimiz ve sanki tatildeymiş gibi çalışabileceğimiz bir işimiz olsaydı mükemmel olmaz mıydı? Gerçekten hayatınızda yapmaktan müthiş bir keyif aldığınız bir iş hayal edin şimdi. İşte o hayaldeki işinizin içinde tam olarak sizin yeteneğiniz var!
Benim yeteneğimin de, insanları bir amaç için motive etmek ve onları yönlendirmek olduğunu düşünüyorum. Evet! Bu benim çocukluğumun süper kahraman hayali! Şimdi fark ediyorum ki, zaten eğitim vererek ve yazılım anlatarak buna benzer bir iş yapıyorum. Ama hayalim yazılımın da dışında çok daha büyük bir kitleye ulaşmak! Binlerce insanın içindeki eşsizliği fark etmesini sağlamak!
Bu nasıl olacak biliyorum. Seminerlerle, konuşmalarla, çok daha büyük katılımlarının olduğu konferanslarla bunu başarabilirim. Şimdiye dek konuşma yaptığım tüm üniversitelerde, bu konulara giriş yaparak zaten ön çalışmalarımı yapmış oldum. İşte şimdi tam olarak patlama zamanı!
Ama sonra işte yukarıda bahsettiğim, o saçma sapan “ya hayalse!” korkusu başlıyor. Girişim yavaşlıyor. Önüne çıkabilecek en büyük engel olan “kendin” çıkıyor. Frene basıyor. O frene basan ayağı geçmişin kontrolcü yaklaşımları ve özgürlük kısıtlayıcı “öğütleri” yönetiyor.
Fakat içinde yaşadığım çağ çok başka bir çağ! İnsanların saniyeler içinde düşüncelerini binlerce insana paylaştığı bir çağ. O zaman neden kendime bir şans vermeyeyim? Neden bu isteğimi bir kağıda yazıp, şişeye koyup, internet okyanusuna fırlatmayayım!
İşte bunu tam olarak şimdi yapıyorum. Bu yazıyı okuyorsanız, şişe size ulaşmış demektir. Eğer ilgileniyorsanız; sizinle biraz sohbet edebiliriz. Mamafih ilginizi çekmediyse, internet okyanusunda dalgalanmama devam etmek isterim.
Saygılarımla;
Dünyayı Değiştirmek İsteyen Adam…
hocam o halde ne duruyorsunuz? harekete geçme zamanı ! hemde hiç vakit kaybetmeden 🙂
Bu gibi düşünceler sanırım herkesin özellikle de yazılımla ilgilenenlerin aklından geçiyor.Zaman zaman dünyayı değiştirebileceğini düşündüğümüz fikirler oluşuyor kafamızda.Sizin düşüncenize gelince kişisel görüşüm olarak şunları söylemek isterim ; Günümüzde bu işi yapan yani diğer insanları motive eden çok sayıda insan var.Yaşam koçları,psikolojik danışmanlar gibi..Bence başarı daha önce denenmemiş olanı denemek ve yapmaktır.Bu bağlamda gerçek başarı sahibi insan sayısının çok az olduğunu düşünüyorum.
Türkay Hocam dediğiniz gibi verdiğiniz seminerlerle kemik bir grup oluşmuş durumda ve hayalinizi gerçekleştirmek için bir katalizöre ihtiyacınız olduğunu düşünmüyorum ve geri dönütlerinin başarılı olacağından da eminim.
Merhaba Hocam;
Bizim toplumumuzun tipik özelliği zaten sahip olduğu eşsizliğin fazlasıyla farkında olması. Herkes eşsiz ve kendi kendine yeterci olması. Motivasyonumuz çok yüksek, kendi kendimize bile süper gaz veriyoruz. Genel de engel kendimizden değil, eşsiz olan çevremizdekilerden ilk önce geliyor. Buna "öğretilmiş çaresizlik" deniyor. Ardından kendimize uyguladığımız "öğrenilmiş çaresizlik" oluyor. Bence eşsizliği grupsallaştırmayı, eşsizliği grupça daha da ileri götürmeyi, eşsizliği grupça savunmayı ve eşsiz bir grup olabilmeyi sağlamak bence daha değerli.
Herkes "eşsizliği" ile harika hayaller/projeler üretebiliyor. Fakat kimse proje yönetimini bilmiyor. Herkes zamanım var ben şu hayalimi/projemi gerçekleştirebilirim diyebiliyor. Fakat kimsenin zaman yönetiminden haberi yok. Kimsenin grup çalışmasından, çevrendeki seninle aynı paraleldeki insanlardan faydalana bileceğin, onlarla beraber yol alabileceğinden, "beraber yol almak" ne demektir bundan bile haberi yok.
Fakat kimse bunun farkında değil, bizden ileride olan ülkeler bunları keşfettikleri ve bunlara değer verdiği için bizden ilerideler ve bunları uyguluyorlar. Biz de eşsizlik = bencillik + yalnızlık diye düşünüyorum. Sonuç mu, her zaman kendi kendimizin çukuruyuz. Yanında, ayağın kaydığında seni tutabilecek eşsizlik te insan yok.
Amacım, bu amacınız için gerçekten farklı bir bakış açısı sağlamak, yoksa sakın beni yanlış anlamayın. Köstek olmaya çalışmıyorum. Size öğretilmiş çaresizlik uygulamıyorum. "Binlerce insanın içindeki eşsizliği fark etmesini sağlamak!" amacınızı geliştirmek istiyorum. "Binlerce insanın içindeki eşsizliği, birbirlerinde fark etmesini ve bir araya gelerek, birbirlerini destekleyerek ilerleyebilmelerini öğrenmelerini sağlamak!" şeklinde geliştirerek nacizane yorumumu sizinle paylaşıyorum ve sizi destekliyorum.
Türkay hocam şahsım adına siz gerçekten hem mesleğinde hem de meslek dışında tanıdığım kadarıyla Motivasyonu yüksek, mantıklı, akıllı ve çalışkan azimli bir insansınız. Hepimizde şu var ; Bir iş bir hayal peşine koşacaksak mutlaka yanımızda bizi destekleyen tabiri caizse bizi körükleyen birilerini isteriz. Biz kendimize yarım inanırız. Çevremizdeki bu etken faktörler ya bizi buna tam inanmaya sevk eder yada bundan bizi men eder.
Kısaca ben bu ikilimde kalacak kadar uzun yaşayacağımızı sanmıyorum. Bir hayalim var ise mutlaka peşinden koşardım 'Kİ' var ve peşinden koşuyorum.
Saygılarımla
Bilal Kamacıhan
Türkay Bey;
Şişeyi heyecanla açtım.Stop!Harika buldum.Stop!Çok gelişme var stop!Konuşmalıyız!Stop :)))
Hocam selam,
Basit bir düşünceyle hem kendimi sizin yerinize koyuyorum ve ben olsam ne yapardım diye düşünüyorum 🙂
Daha kalabalık kitlelere ulaşabilmek için elimde neler var ona bakardım…
Mesela youtube' un güçünden yararlanmayı düşünürdüm.
Birçok ilçenin tiyatro salonlarında ücretsiz etkinlikler düzenleniyor neden sizinde gösteriniz yer almasın?
Postcastler de bence harika olur. Trende, vapurda, otobüsde herkesin cebinde olursunuz.
Mobil bir uygulamada harika olur bence. İsteyen herkes sizi rahatça takip edebilir.
Webcastlerde harika olur mesela. Genelde üniversitelerde konuşuyorsunuz ben ve benim gibi bir çok insanın sizi izlemesi, etkileşim halinde olması olanaksız. Webcastlerinizle iyi bir kitle oluşturabilirsiniz.
Aklıma hemencecik gelenler şimdilik bu kadar. Yeni fikirler oluştukça eklemeye devam edeceğim 🙂
Hem birçok kişiye ulaşan, hem de kalıcı -nesillerden nesile(yazar ölse bile) taşınabilen- eserlerden bir tanesi kitap. Kutsal, ideolojik, roman ve bunlar gibi tüm kitapların insalığa etikleri de ortadayken. Bence kitap yazma fikri de göz önünde bulundurulmalı.
Ellinden geleni ardına koymamalısın 🙂