Şok algısı ve sonuçları

Şok, her zaman daha öğreticidir.

Bu, tamamen nerede durduğunuz ve ne hedeflediğiniz ile ilgili bir durummuş gibi gözükebilir. Ya da üzerine milyonlarca başka anlam yükleyebileceğiniz minik bir cümledir yalnızca. Yine de bu savı dile getiren kişi olarak cümleye yüklediğim anlamı kendim izah edeyim…

Eğer uçaklar teknik arızadan dolayı düşmese, daha güvenli bir modeli geliştirilebilir miydi? Eğer bazı fikirler, dünyada devasa karmaşalara neden olmasa; alternatif fikirler ortaya çıkabilir miydi? Eğer sen dün yapmaya çalıştığın o yemeği yakmasaydın, bu akşam daha iyisini koyabilir miydin masaya? Eğer düşmeseydin bisikletten, nasıl öğrenecektin kullanmayı?

Evet, şok her zaman daha öğreticidir. En minikten en büyüğe sonuca ulaşan tüm eylemlerin başına gelmiştir bu şok. Yazarın yazamadığı, ressamın çizemediği, şarkıcının söylemediği, aşçının pişiremediği eserler sayesinde ortaya çıkar bütün eserler.

Ama bunun bir sırrı daha var. Aşçı da ressam da kendisinin ne olduğunu bilir. Kimse onlara “sen aşçısın” ya da “sen ressamsın” dememiştir. Onlar bu sıfatları kendileri seçmişlerdir.

Bu söylediklerim kişisel sonuçlar. Peki ya toplumlarda nasıl örnekler var?

Bugün dünyada tarihinde acı ve kanlı anıları bulunmayan tek bir toplum dahi yoktur. Nitekim “medeniyet” dediğimiz tek dişi kalmış canavarı, savaşçı topluluklar var etmiştir. Peki, barışçı ya da etliye sütlüye bulaşmayan topluluklar nasıl bir süreç var etmişler? Görünen o ki içlerine dönmüş ve ruhani boşluklarını doldurmayı tercih etmişlerdir.

Yüzeysel anlamda bu iki kavramın birbiriyle zıt olduğu doğrudur. Ama gözünüzü derinlere diktiğinizde; aslında ikisinin de sadece bir seçim olduğu sonucuna varırsınız. Demem o ki süreçler bambaşka da olsa ulaşılan sonuç hep aynıdır. Sonu “-izm” ile biten onlarca düşünce akımı, sürekli bir alternatif üretme dinamizmi ve artan farkındalık.

Elbette hızları da birbirlerinden farklıdır. Bir bakıma, hızlı olanın sonuçlara daha hızlı erişeceği algısı oluşsa da bu da teoriden öte gitmeyecektir.

Bir felaket şoku, hiçbir zaman bir toplumu tamamen yok etmez. Dağıtır, parçalara böler yani değişime uğrar fakat yok olmaz. Parçaları birbirinden bağımsız da olsa yaşamı devam eder. Hangi açıdan bakarsanız bakın bu öğretici bir durumdur. Öğrendiklerini uygulayıp uygulamamak başka bir konudur elbette.

Söz buraya geldiğinde verilen örnek çoğunlukla aynıdır; Japonya’nın II. Dünya Savaşı sonundaki hali ve şimdiki halinin karşılaştırılması. Bu örnekte dikkat edilmesi gereken nokta, Japon toplumunun iki büyük faciayı (Hiroşima ve Nagazaki) yaşadıktan sonra nasıl bir tercih yaptıkları olmalıdır. Aksi takdirde, İspanya iç savaşından sonra 1975 yılına dek yaşanan diktatörlüğü anlamlandıramamış olursunuz (kaynak) .

Tekrar etmeliyim; iki ayrı sonuç da birbirinden iyi ya da kötü değildir! Sadece bir sonuçtur o kadar! O sonuçlar da tercihlere bağlıdır.

Dolayısıyla hem bireysel (mikro) hem de toplumsal (makro) anlamda yaşanan şoklar insanlara çok değerli bir bakış açısı kazandırır.

İçinde bulunduğunuz dünyada kendinizin ya da ülkenizin durumuna bir de bu açıdan bakın. Art arda yaşadığınız şoklar size tek bir şey vadediyor: “Bir tercih yapma fırsatınız var! Geleceğinizi şu anda icat edebilirsiniz.

Tercihinizi nasıl yapacaksınız? Nasıl yaparsanız yapın, sonunda elde edecekleriniz; sizi, bir önceki durumunuza göre daha değerli yapacaktır.

Tercihlerimizin bizi daha fazla empati kurmaya götürmesi dileğimle.

4 thoughts on “Şok algısı ve sonuçları

  1. Hocam yüreğinize sağlık test amaçlı girdim girmişkende okuyayım dedim yine döktürmüşsünüz 🙂 🙂 En kısa zamanda görüşmek dileğiyle

  2. Şoklar kalıcı hasar vermedikleri sürece iyidir diye düşünüyorum. Bu şokun şiddetiyle de ilgilidir elbette. Ama, bilinçli ve almasını bilen kişiler için, titretir ve kendine getirir.

    Güzel olmuş, elinize sağlık.

Leave a Reply