Coyote & Roadrunner

Uzun bir süredir yaşadığım toplumu, insanları ve olayları gözlemliyorum. Bu sadece bu yüzyıla mı özgü bilmiyorum ama gördüğüm kadarı ile insanların çok büyük bir çoğunluğu kendisini tamamlanmamış hissediyor. Gündelik yaşamlarının içinde verdikleri kısa molalarda, birden tüm duruşları değişiyor ve yavaşlıyorlar. Ama bunun dışında karmaşık, gergin, yoğun ve hızlı bir tempoya sahipler. Arzular ve ihtiyaçlar birbirine karışmış, sahip olma ve elde etme konusunda takıntılı ve belki de en önemlisi tanımı doğru düzgün yapılamayan bir “başarı”ya karşı doyumsuz bir istek var.

Bu girişteki ifade tarzından, kendimi bu insanların dışında tuttuğum izlenimi oluşmasını istemem. Az önce bahsini ettiğim her durum, benim için de geçerli olabilir.

Zaten önemli olan, bu tarz durumları yaşayıp yaşamamak da değil tam olarak.

Önemli olan sadece anlamak.

Düşünme dediğimiz eylemin amacı da bu değil mi zaten?

Bir şeyleri deneyimleme ve bu deneyimden davranış geliştirme biçimimiz, hep bir neden sonuç ilişkisi dâhilinde gibi gözükür. Beş duyu organı da buna ikna olmuştur. Yani gözlemlediğiniz her sürecin bir nedeni ve bir de sonucu vardır. Bu bakış açısına göre her şey formülize edilebilir. Haliyle “anlama” süreci sonuçtan nedene doğru adım adım giderek tamamlanır. Süreç bir kere tamamlandığında, yani olan şey “anlaşıldığında”, tüm nedenler tekrar modellenerek aynı sonuç elde edilmeye çalışılır. Peki, tanımı olmayan “kişisel başarı” için de aynı adımlar geçerli olabilir mi? Başarı olarak gördüğümüz durum bir sonuç ise bunun nedeni olmalı ve modellenebilmeli öyle değil mi? Oysa gerçek hayatın içerisinde bazen bu yaklaşımda sapmalar yaşarız. Bilinen tüm modellere harfi harfine uyum sağlasanız bile elde ettiğiniz sonuçlar, benzerlerine göre bambaşka olabilir.

Bu durumda iki ihtimal var; ya neden-sonuç ilişkisi bir yanılsamadan ibaret ya da bu süreci incelerken atladığımız bir şey var. Genel olarak, nedenden sonuca ulaşana kadar her aşamada kullandığınız ya da ilişki kurduğunuz her şeye araç ya da nesne diyelim. Bu durumda özneyi (yani kendinizi) nereye koydunuz?

Motivasyonunuz, iç dinamikleriniz, karar mekanizmanız, duygu durumunuz, algılarınız, hisleriniz bu sürecin neresinde duruyor? Ayrıca, içinde bulunduğunuz durumu hangi kavramlarla açıklıyor ve hangi tanımlara başvuruyorsunuz?

Tanım… Bir kelimenin ya da kavramın sözlükteki karşılığından bahsetmiyorum. Asıl vurgulamak istediğim, kavramları kişilerin nasıl tanımladığı… Başarıyı nasıl tanımlıyorsunuz bir düşünün. Başarmak için gösterdiğiniz çabayı ve uyduğunuz sıkı disiplini hangi hislerle ifade ediyorsunuz. Kendinizi rahatlatmak için nasıl bir eğlence rutininiz var?

İşte benim merak ettiğim asıl şey tam da burada! Bir süre, bir amaç için oldukça yıpratıcı işler yaptıktan sonra, “kutlama”, “güdülenme” veya “rahatlama” amacıyla ya da belki de amaçsızca bir eğlence ve keyif alma rutinine giriyoruz. Sloganımız da hep benzer nitelikte: anın tadını çıkarmak.

Yani, başarı için sıkı çalışmak ve kelimenin tam anlamıyla eğlenmek birbirini destekleseler de aynı potada erimiyormuş gibi duruyor. Bu bize nasıl kodlandı? Başarı ve eğlencenin tanımı sandığımız gibi mi acaba.

Bunu daha iyi aktarmak için kendi çocukluğumda en çok nasıl eğlendiğime bakmam gerekiyor. Birçok çocuk gibi ben de çizgi film izlerken oldukça eğleniyordum. En çok eğlendiğim çizgi film ise hiç kuşkusuz Road Runner idi. Peki beni gülümseten, mutlu eden neydi bu çizgi filmde? Tabii ki Coyote! Daha ayrıntılı düşünelim şimdi; ben Coyote’nin nesine gülüyordum? Road Runner’i yakalamaya çalışırken düştüğü hallere… Yani aslında beni “eğlendiren” şey, Coyote’nin “başarısızlığı”ydı! Mesaj açık ve tehlikeli: başkasının başarısızlığı eğlence konusudur. Başarısızlık eğlencelidir. Öyleyse, aynı çizgi filmdeki başarı, Road Runner’ın her seferinde kurtulmasıydı ve bu oldukça sıkıcıydı.

Başarısızlık = Eğlence, Sürekli Başarı = Sıkıcı

Coyote’nin popülerliği ve Road Runner’ın rutin başarısı arasında tercih yapmak isterseniz hangisi daha ön planda olurdu?

Şimdi, ya başarı ve eğlencenin tanımlarını değiştirirsek ne olur bir düşünün. Başarı: gerçek anlamda eğlenerek geçirdiğiniz tüm anlara verilen ad. Eğlence: bir işin nihai sonuca ulaşması için mutlaka alınması gereken keyifler toplamı, mutlu olma hali.

Bu tanıma göre algılamak, bu algıya göre yorumlamak, bu yoruma göre eyleme geçmek ve bu eyleme göre tatmin olmak. Birbirlerini tamamlayan, belki de neden-sonuç ilişkisine özneyi (yani tam olarak sizi) de dâhil eden bir yaklaşım geliştirilebilir. Atacağınız adımların sonunda değil, adımları atarken dahi eğlendiğiniz bir dünya. Hem de alabildiğine gerçek bir dünya.

Öyleyse; kontrolü yeniden ele alma ve geçmişteki bakış açınızı değiştirme zamanı geldi. Çünkü bilincinizin, zihninizin, duygularınızın ve ruhunuzun tek sahibi sizlersiniz. Bu gücün farkında olun, hayatınız değişsin.

Leave a Reply